30 Nisan 2012 Pazartesi

KIRILAN TOPUKLAR,HOŞGELDİN YENİ AYAKKABILAR

Selam cicişlerr,

Baharın tüm güzelliklerini saçmaya çalıştığı, (niye saçmaya çalıştığı dedim? Burası istanbulun en rüzgarlı ve yazın en son uğradığı bir yerdir. Bkz:Beylikdüzü) bir günden, bendeniz yeni bir pazartesi diyetine start vermiş olarak, sabah kahvaltıdan sonra arkadaşımla beraber diyetimin öğlen menüsü olan sokak simidi ile ayran yemek için en yakın simit sarayında soluğu aldık. Ben yemeğe gidiyorum psikolojisi ile giyinip, ayağıma da gizli platfomlu topukluları geçirip, tık tık yürürken herşey yolundaydı.Taa ki simit ve ayranımızı yiyip içtikten sonra azcıkta dolaşalım kararına varıp soluğu her zaman olduğu gibi ayakkabıcıda aldık. Malum meşhuuuur bir ayakkabıcı olup(ismi markanın (f) ile başlıyo tahmin ettiniz:) dolaşmaya başladık. Ben bir pabuç beğendim almaya karar verdim arkadaşımında onayından sonra kasada aldım soluğu işte tamda burada olay patladı:)Arkadaşım "ayyyy canım topuğun açılmış" dedi, yapma ya bakayım derken topuk tık dedi kırıldı. Gülsem mi ağlasam mı bilemedim:)):((?
Sonuçta elimde taptaze alınmış dumanı burnunda tüten bi ayakkabı poşeti tutuyordum. Hemennncecik kutusundan çıkarıp, ayağıma geçirdim. Lay lay lomla evimizin yolunu tuttuk:)

Ayy valla bu gün benim çocuk ruhum birazcık ön plana mı çıktı nedir? E artıkın yorumlamak size kalmışşşş. Dışarıda foto çekmek aklıma gelmedi ama eve gelince hem kırılan topuk ayakkabım,hem de yeni ayakkabımı sizler için fotoladım..


Daha iyileriii daha güzelleriii sizlerin olsun diyorumm. Sağlıkla heppppppppp mutlu kalınnn.
                                 















28 Nisan 2012 Cumartesi

HOŞ GELDİN KIZARTMALI GÜNLER

Herkezden naberrrrrrrrr??
Bu bir, animasyon film repliği ile postuma başlamak istiyorum.(Köfte Yağmuru) adlı bu animasyon çizgi filimi tüm çocuklara ve çocuk kalmayı başarmışların izlemesini tavsiye ederim.Neysem ben döneyim günün anlam ve önemine binayen yapacağım post çalışmama:))
Başlıktanda anladığınız üzere bu gün kızartmalı günlere(aslında yaza merhaba deseydim)merhaba demek istedim.Malum yaz yakın baharda tüm güzelliklerini sunarken, sebzelerinde az hormonlu haline geçmiş olduğunu, pek inanmasam da düşündüğüm şu günlerde,bol yoğurtlu,karışık kızartmam ile karşınızdayım.Dün ve bu gün keyfimin olmaması, evimin karışmış, beni temizle diye bas bas bağırıyor olması, çocuklar da annemiz nasıl olsa yatıyoo, boşverr dağılsın gitsin psikolojisi, evde yemek pişmemiş mi? acaba sorusu ile evin babasının eve dönüşü.Tüm bunlarla 2 gün geçirdim,şükür bu öğlen kendime geldim, ve hadii Arzuu kalk ve işe giriş komutu ile beynime sinyaller yolladım,sonuçta evrene ve airtiese(kablosuz ağ) inanan biriyim.Sinyalleri beynim çabuk almış olcak ki Jetgiller gibi bir hale bürünüp, hızla tüm evi gıcır gıcır yapıp, üstüne de kızartmamı yaptım ohh sefam olsun dedim.son tava kızarırken eşim geldi, Hafta sonları akşam evde 3 numara oğlumla yalnız kalıyoruz,tüm geride kalanların sohbetleri var.Ve zavallı patatesler kendi kendine kızardılar eşimin sohbet uzakta olduğu için canım kızartmamdan yiyemedi malesef,kısmet değilmiş deyip, bir başla yaz akşamına hevesini saklayarak, sohbetin yolunu tuttu.


Çok fazla yemek muhabbeti oldu azcık konuyu değiştirip,direk ütüye dalmak istiyorum.Evet cicişlerim,biz baaayanların en nefret ettikleri ev işlerinden biridir ütü yapmak,hatta ilerki günlerde bloğumda bi anket yapmak istiyorum en nefret ettiğiniz ve en sevdiğiniz ev işleri diye.Sonuçları tahmin etmek aslında çok da zor olmasa gerek:)Valla evde 4 erkek olup da tek bayan ben olunca düşünün yaptığım ütüyü.Allahtan öle her önüne geleni ütülüyen cinsden bi ev hanımı değilimdir,aklıma çok sevgili eltim geldi.Aramızda 2 yaş var benden 1 sene önce evlenmişti, bir gün ütü yaparken yanındaydım kış ayıydı ütü sepetinde çorap ve patik görünce gözlerim fal taşı gibi açıpp haykırmıştım aman Allahımm!!
o da hiç istifini bozmadan devam etmişti,e tabi yün patikler ütülenirse ne olur sonucu tahmin edin:)çok gülmüştük.(yeri gelmişken Ankara da oturur kendisi çok seviyorum onu iyi ki hayatım da onun gibi birini tanıdım.) E bu kadar laf yeter diye düşünüyorum bir kızartmalı günlerde daha buluşmak dileği ile hoşçakalın.(aman fazla kaçırmayın kızartmayı sonra kilocuklarla uğraşırsınız ben gibi.Bu konuyu da işliyeceğim meraklanmayın:))))

27 Nisan 2012 Cuma

UÇAK&DENİZALTI

Bu da ne şimdi? dediğinizi duyar gibiyim.Ne oldu da bu taşıt isimlerini, başlığında kullandın 
diyeniniz çok olacaktır.Aslında bu taşıtlar tamda benim ruh halimi yansıtan araçlardır.Hastalık demek istemesem de malesef ben bipolar bozukluk hastasıyım.Bu günkü postumda azcık bu konuya değinmek istiyorum.Sıkıcı olmadan yazmayı deneyeceğim,cicişlerim bu manik depresif rahatsızlığı(bipolar bozukluk):

Her insan, yaşamını devam ettirdiği sürece zaman zaman dalgalanmalar, iniş ve çıkışlar yaşar. Bu durum oldukça normal olmakla beraber insanın doğasında bulunur. Ancak bipolar bozukluk daha farklıdır. Kişi bazı zanlar kendi en dipte, üzüntü, elem, keder içinde bulur. Bunlar inişlerdir ve normal inişlerden oldukça farklıdır. Kimi zaman da sevinç, coşkunluk, taşkınlık durumları söz konusu olabilir. Burada önemli nokta; bu iniş ve çıkışların uç noktalarda olup, bireyin aile, sosyal ve iş yaşantısını bir başka deyişle işlevselliğinizi sekteye uğratmasıdır. Bipolar bozukluk, eski adıyla manik-depresif hastalık olarak da bilinir. Hastalığın odağında yaşamı etkileyen duygular, düşünceler ve davranışlar vardır. Bu hastalık, beynimizdeki kimyasal fonksiyonların bozulmasıyla ilişkilidir. Bipolar rahatsızlığın belirtilerini ayırt etmek zordur. Ortalama başlama yaşı 20’li yaşlardır. İlk atak erkeklerde genelde mani, kadınlarda depresyondur.  Manik dönemden depresyona geçişler zaman zaman ani olabilir. Aynı şekilde mani ya da depresyon olmayan dönemlerde kişi, stresörlerle birlikte maniye ya da depresyona girebilir.
 Tıp dilinde benim bu rahatsızlığımı bu şekilde özetliyorlar.kullandığım bir sürü saçma sapan ilaçlar var,kullansan da kullanmasan da eğer ki ataktaysan kendini kötü veya aşırı iyi hissediyorsun(yok mu kardeşim bunun bir orta yolu,İŞTE TAMDA BU ORTA YOLDA OLANLARA BİZLER,( YANİ MANİK DEPRESİFLER) DİYORUZ Kİ NORMAL İNSANLAR:)))).Sevgili cicişlerim bi örnekleme yapacak olursam bu yazıyı yazmaya başladığımda çok çökkün ve bitmiş tükenmişleri oynuyodum.Yazımın orta bölümüne geldiğimde ara verdim,yeniden başladığımda ise kendimi rahatlamış enerjik ve pozitif hissetmeye başladım bu öle normalde yaşadığımız ani duygu değişimlerine benzemiyor, bu gün içindeki dalgalanmalara,karma epiyoz deniliyo.Bla bla bla bi sürü tıbbi terim ben yazarken sıkıldım siz okurken buraları atlarsınız:)
Konuyu değiştirip eğlenceli şeyler yazmak isterdim, ama bu günkü ruh halimle sıkıcı bir duyguyla hitap şeklimi okudunuz.Günümü özetlersem uykudan uyanış,migros a yemek yemeye gidiş,eve geliş tekrar uyuyuş,uykudan uyanış postuma başlayış,yemek arası veriş(akşam yemeği)ve tekrar posta devam ediş.
Bu arada bloğuma uğrayıpta yorum yazmayanlara sitemlerimi yolluyorum accıkta olsa bi yorum konduruverinde sevensin şu manik bacınız...
                                                      Arzu Kuzucan

26 Nisan 2012 Perşembe

Gün Dedikodusu! :)

Hahaytttttt...

Bu da ne şimdi demeyin cicişlerim, işlerim yolunda olunca genelde verdiğim iç sesimden gelen bi tepkimedir. Ya aslına bakarsanız işlerin yolunda gitmesi anti parantez açılıp sayfalarca doldurulacak bir yazı ile anlatılır ve bitirilemez. Mesela bazı insan vardır, o gün bi yemek pişirse bile işleri onun için yolundadır, bazısı da vardır ki, herşey dört beşlik olur ama gene de onun için işleri asla ama asla yolunda değildir. Bunu neden yazdım biliyo musunuz, çevremde öle tipler var ki onlarla görüştüğüm zaman tüm enerjimi alıyorlar. Şöyle bi hayatlarına bakıyorum, hiç bi eksikleri yok ama bi tripteler bi sızlanma halindeler bi kasıntılı dolaşıyolar ki sanırsınız dünya onların etrafında dönüyor  ve hep dertler, tasalar onlarla. Asla öle tiplerin başına gelenler, sizlerin başına gelmez.Hayatın tüm marjinallikleri kendi bünyelerinde toplanmıştır, kusursuzdurlar, sadece çevrelerindeki tüm insanlar problemlidir, doyum kelimesi onların kulaklarının duyduğu bi kelime değildir.Ağızlarından çıkan sözlerin kulakları yanlış duymasıdır(bu replik az bi farkla Leyla ile Mecnun dizisindeki İsmail abiye aittir izliyenler iyi bilir) İşte lafı lastik gibi uzattım ama bağlıyorum,bu tür insanlardan kurtulmanın yolları, ya da nasıl yorulmadan,üzülmeden idare ederim sorusunu arıyorum. Bulan olursa bana da haber versin...

Evettttttt.. Gelelim gün nasıl geçti sorusuna? Şimdi efem ben deli gibin 1 gün önceden gecenin saat 3'üne kadar uyumayıp gezmeye gitme, saç boyama da dahil olunca sabah malum, çocukları okula yolladıktan sona hopp yatağa attım kendimi. Saat 11'de kalkış, mutfağa dalış, kalan hazırlıkları bitiriş, evi şöle bi toplayış(yataklar yetiyo valla 4 yatak düzenleme)Sonasında imdadıma sevgili kız kardeşim hamarat kedi (Aslında kardeşimin eşi olur yani gelin ama ben gelin demek istemiyorum)yetişiş. E oldu olacak mamalarımı da özet geçeyim bide üstüne foto kondurim:)
             
Mercimek köftesi (bol naneli,dereotlu yeşil soğanlı)


             

Patatesli rulo börek (bol tereyağlı kaşar peynirli)


             

Peynirli tuzlu müflinler (bol dereotlu)


             

Alman pastası (tek porsiyonluk çilekli. Çok sevdiğim bi ablamın tarifinden)


             



Portakal jöleli cheesecake (yalancı çiiiz kek)  tarifi burada





Valla beğendiler,parmaklarına bi baktım hepsi de yok(abarttım biliyorum)...
Genel itibari ile güzel ve yoğun bi gündü. Akşama da kardeşim geldi oturduk sevgili Hamarat kedi ile günün gelişmelerini yorumladık(valla dedikodu yaptıysak ayakkabımızın topuğu kırılsın:))) işte böle cicişlerim. Ha bu arada bu yaptığım mamaların (dahası da var) hepsini sipariş üzere siz sevgili takipçilerim veya okuyucularıma sunmaktan onur duyarım:)

24 Nisan 2012 Salı

Yağmurlu havada cam silme içgüdüm

Selam cicişlerim pekbi klişe sesleniş oldu ama sizlere böyle hitap etmek isterim izniniz olursa.Evet biz accık deli baayanların arada saçmalamaları sıkca görülür helede misafiri gelecekse çekilmez bi hal alırlar,öyleki evde tam bi savaş sirenini çalmış bir elinde süpürge bir elinde toz bezi ordan oraya koşturup dururken,bir yandanda beyinlerinden şu düşünceler sıkça geçer:ya şurayıda sileyim tozlu kalması neme gerek girerler felan amann ne pismiş demesinler:)bu serzeniz tarzındaki düşünce yumakları aslında kişinin titizlik anlayışına göre çokça farklılık gösterir,mesela aşırı titiz grup 27 gün önceden tüm evi kaldırıp herşeyi yıkamayla başlarlarki evde tam bir ay boyunca savaş sireni bangır bangır öter.normal titiz gurup için bir hafta önceden başlarki bu kişilerin ev halkı aşırı titizlere göre daha şanslıdır,Bide ben gibi relax titizler vardırki ben bu kelimeyi kendime yakıştıramadım(titiz)bir gün önceden başlar savaş sireni iki yada en fazla dört saatlik bi zaman dilimini kapsar,sonra normal hayata dönüş ve çocuklar, evin beyinin sırıtarak yemek ne yaptın sorusu ile yeni bir sinir harbine dalış bla bla bla diye devam eder...
                   Bu gün tamda ben bunları yaşadım,nedenmi? çünkü yarın günüm var.Ben yağmura inat ki yağmadı şükür camlarımı silsemmi silmesemmi? sorusunu kendime fazlaca soracağıma sildim kurtuldum:).Bazen kendime kızasım geliyo ama çabuk geçiyo o kadar işimin arasına neden reçel yapmayıda,çamaşır yıkamak ve alışverişi sıkıştırıyorumki diye sorarım desemde inanmayın ben buyum işte Arzu böle biri sever tüm işleri aynı anda yapıp bitirmeyi sonada tembellik yapmayı:).Bide unuttuğum davet aklıma geldi son anda bir sene olmuş apartmana taşınalı komşumuz bu akşam için bizi akşam oturmasına davet etmişlerdi,işim başımdan aşkın olduğu yetmezmiş gibi çoluk çocuk hazırlayıp misafirliğide becerdim şükür.Ve şu anda kafamda boya dakikamın dolmasını bekliyerek bloğuma yazımı hazırlıyorum.Evet reçelimi hazırladım bi güzel şekere yatırdım,böreğim sarılıp dipfirize atıldı,tatlım buzdolabına soğumaya bırakıldı eee saçlarda boyandı evde temizlendi misafirliğe bilem gidildi daha ne olsun demi cicişlerim,sabah kalkabilirsem misafirlerimi ağırlarım artıkın hehhehe:).

Yarınki yazımda inşallah yaptığım mamaları, gününmdeki dedikoduları paylaşcam bekleyin anacım...
                                                                                                                         Arzu Kuzucan

23 Nisan 2012 Pazartesi

İlk yazıya döktüklerim...

Direkt başlıyorum. İlk teşekkürü borç bildiğim sevgili hamarat kediye yardımlarından dolayı sonsuz şükran(blogger açmamda çok yardımı oldu). Evetttt gelelim bana. Blog ismimden de anlaşıldığı üzere ben manik depresif hastası biriyim, bu hayatımın ufak bi ayrıntısı gibi görünsede aslında onunla pek bi iç içeyim. Hastalığımın getiri ve götürülerinden sonraları çok bahsedeceğim ilk etapta sizleri boğmak ve sıkmak istemem.