8 Eylül 2012 Cumartesi

Baba Evi

Selam dostlar...bilmem unutuldum,bilmem hatırdayım ama ölmedim yaşıyorum:)...
bu gece Baba evinden yazıyorum size insanın babasının evinde geçirdiği yıllar ne hızlı geçiyormuş bu gece bunu düşündüm.Acısıyla tatlısıyla geçip gidiyor yıllar.Resimlere baktım uzun uzun eşyalar farklı ben farklı herşey farklıymış,değişmeyen tek şey ailem aynılar herrzaman oldukları gibiler.Ben değişmişim bunu farkediyorum,içeride 3 oğlan uyumaya hazırlanıyorlar bir zamanlar benim odamda şimdi de onlar uyuyacaklar,Uzun zamandır kalmamıştım babamlar da yakın olduğumuz için bide 3 çocukla hazırlanıp gelmek zor oluyor düşüncesi ile kalmayı pek tercih etmiyordum.Bu gecede tamamen doğaçlama gelişti her şey aniden eşime sen git biz burda kalalım diyiverdim ee onunda canına minnet kafa dinlemek için eve kaçtı:)).Kardeşimin odasındayım onun bilgisaırındayım garip duygular var içimde hem hüzün hem özlem karışık adı yok!!tüm baba evini özleyenler için eski odamda uyuyacağım:)sevgiler benden size gelsin sağlık ve mutlulukla....

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Ramazanlı post(yeniden burdayım)

Ramazanlı dönüşüm muhteşem oldu sanırım:)
Evet sevgili dostlar uzunnnnnnnnnnnnca bir aradan sonra hepinizi özlemiş olaraktan karşınızdayım...
Valla sıkıntı dert keder yazarak kimseyi sıkmak istemiyorum en azından şu aralar.Bakıyorum da benim üzüldüğüm olaylar asıl olayı yaşayanları bile ben kadar yormuyor ve üzmüyor,ee bana ne oluyo o zaman anacım demi?boşverdim gitti...Ramazan ayı bereketi ile geldi maşallah,çok sevdiğim dostum arkadaşım herşeyim handoşum nihayet yanıbaşımda.İftarlar veriyos sahurda beraberiz şükr dolu dolu bir ramazan geçiriyoruz..
Anacım kendimi mutfak dışında pek bi az görür oldum hep mutfakta bişeyler pişirir vaziyetteyim. 3 erkek anası olaraktan bir ahçı edasıyla pişir,taşır modum devam ediyor:)
Bu gece, sevgili beni takip eden kardeşlerimi daha fazla bekletmemeye karar verip, postlu günlere selam çakaraktan hoşgeldim diyorum,meğer ne çok bekleyenim varmış. Ahh bizim deli maniye geçse de yazsa biz de okusak diye:)Ahanda yazıyorum varın keyifle okuyun inşallah...
Hayat hep inişli çıkışlı yaşanmaya devam ededursun ben kaldığım yerden hayata yine gülen gözlerle devam etmeyi seçenlerden olmak niyetindeyim.Bir ara yazarken kendimi çok kastığımı fark ettim türkçem berbattır idare ediverin artıkın:)imla kurallarını es geçiyorum yoksa özgürce yazamıyorum.e nefeslenerek okursunuz artık...
Yarın aile iftarı veriyoruz handoşumla beraber,bizim sitede bulunan, havuz kenarındaki masayı kapmak niyetimiz. çocukları ikindi vakti yollayıp,masalarımıza bekçilik yapmaları için artık ne yapar ne kadar tl bayılırız bilemiyorum:)))..
Yarınki menüyde resimleyebilirsem,aşırı telaşım olmazsa hem yazar hem fotolarım.Heyhayt çok ağır menü çokkk:)meraklanın anacım..hadin artıkın sabahın 5 i oldu ben yatmaya gidiyorum,yarın çokkkk iş var kalın sağlıkla, susuzluk ve açlık hissetmediğiniz bir ramazan sizlerle olsunnn..

17 Haziran 2012 Pazar

.................

................................................................................................................................................................
...Şimdi ne olacak?kime bu vurdumduymaz ruh hali?neyin ispatı?yürek sesimi bu yoksa,ruhum mu ağıtta?...
...Yine günlerden hiç. Sebepsiz Mirkelam koşusu da nedir yüreğim?Nereye bu koşuş.Sanki yokuş yukarı?...
...Dokunsalar ağlayacak gözlerim,yaşlar sel olacak ve boğulmayı ümit edeceğim,nafile diyecek iç sesim...
...Derlerki:Yazmak mutsuzluktur,mutlu insan yazmaz.Gözüm kapalı imzam var yazının altında...
...Benim dünyam hep pamuk şekeriydi, pespembeydi hani neden göremiyorum o güzel rengi....
...Vakit ayrılık vakti, çanlar çalıyor yüreğimde ayrılık çanları buz gibi üşütüyor ayrılığın ayak sesleri bu sıcak havada...
...Kime bu vedam?Tüm kötü duygulara,maskeli insanlara,belkide kendime kimbilir...
...................................................................................................................................................................

12 Haziran 2012 Salı

Yaşıyorum meraklanmayın

Sevgili takipçilerim,dostlarım, gizli okurlarım,hepinizin merakla ne oldu bu kıza yaşıyomu neden yazmayı bıraktı dediğinizi duyar gibiyim.Vallahi yaşıyorum mu? öldüm mü? bende karar vermiş değilim. .Sıkıcı yazmaktansa hiç yazmayayım dedim.Bu gün kendi ruh halimden bahsetmeyeceğim boş vereceğim.Yazacak o kadar konu ve işlemem gereken bir dünya post var,hangisinden başlayacağıma karar veremedim.Bir görünüp kaçmak niyetindeyim,hayatımda beni sevindiren gelişmeler var bunlara değineceğim inşallah.Bu arada yaz tatili girdi benim canavarlar evde bunaltma operasyonuna başladılar.Erkek çocuk annelerine, buradan sabır dilerim.Büyük oğlum babası ile gidiyor iki küçükte bana kaldılar onları oyalamak inanınki o kadar zor ki,zamane çocukları hiç bir şeyden mutlu olmayı beceremiyorlar.Aha da sizlere bir işliyeceğim konu daha,neyse yaşadığımı ve nefes aldığımı belirtmek için bir cee diyip kaçıyorum.Allaha emanet olun..

29 Mayıs 2012 Salı

HİÇ GÜNÜ

Peki dersin bazen, inandığın için değil, tükendiğin için ve öylesine devam edersin yoluna.Eksik olan bişeyler hep vardır hayatta.Tamamlaması zor,at gitsin nefes al biraz,kayalık gibi dur şu dünyada,bunlar hepimizin dertleşirken birbirimize söylediği, teselli seni anlıyorum sözcükleridir. Ya hani bişiler hayal edersin düşünürsün hemen gerçekleşse tüm sıkıntıların biticeğine inanırsın,ufak bir çocukken düşünce, dizinin yarasından fazla bir acı yok şu dünyada diye düşünürsün ya,dostunla girdiğin tartışmadan sona kendini çok kötü hissedersin ya yada çok sevdiğiniz birinin kaybını duyarsın ya,bütün bunlara insanların duyguları sebep olur ya. YA!! bu duygularını kontrol edemiyorsan, çok inişli çıkışlıysa,sıkılıp aldırmak istiyosan tüm düşüncelerini,e geriye ne kalır ki?bırak çırılçıplak duygusuz  anoson gibi uyuşturulmuş bir şekilde mi dolaşmaktır geride kalan?Güven meselesi de vardır birde hayata güven,sevdiğine güven,dostlara güven,arkadaşlara güven,çocuğuna güven,anneye güven, babaya güven,kardeşe güven,bir de nefrete güven vardır ki ben, buna daha fazla güvenirim çünkü nefretin sahtesi olmaz.

20 Mayıs 2012 Pazar

Küçük şeyler

Bazen bir eşya olsam ne hissederdim?acaba diye düşünürüm.Mesela bir ayna olsam her bana bakanın ne hissettiğini anlamak isterdim.Bir sandalye olsam yorulan kişinin oturduğundaki rahatlama hissini merak ederdim.Fırın olsam pişirdiğim lezzetli yemeklerin, pastaların tadı nasıl acaba diye merak ederdim.Çocukluğumdan bu yana merak ettiğim ve keşke görünmez olsaydım bu merakımı giderirdim dediğim bir şey vardır,insanların evlerine girmek ama görünmez bir şekilde ve onların yaşantılarını öylesine izlemek.
Belkide saçma bir merak ama nedense farklı karakterlerin ve düşüncelerin yaşandığı evlerde hayalet olup neler olup bittiğini görmek bana eğlenceli gelir diye düşünürdüm,halende bu düşüncem devam ediyor.
Hayatımızdaki bazı küçük dokunuşlar, yaşamayı güç veya kolay hale getirmez mi?
Komşumuzun yolladığı bir tabak dolusu pasta börek,tabağı elimize aldığımızda ki tebbessüm ona olan teşekkürümüzün ilk adımıdırya,yada uun zamandır görmediğiniz bir dostun telefonda sizi aradığını gördüğünüzdeki tebessüm aynıdır aslında hepsine teşekkür gerekir,biz bu teşekkürlerimizi ilk önce mimiklerimizden başlatırız sonra ruhumuz ayağa kalkar kelimeler dökülür dudaktan,canım Allah razı olsun pek güzel görünüorlar ellerine sağlık,aaaa canım benimm iyiki aradın çok özlemiştim.Bunu gibi hayatımız hızla akıp giderken okta normalmiş gibi gelir bu yaşananlar insanlara aslında düşündüğünde şanslıdırlar,düşünülüyorlardır seviliyorlar ve özleniyorlardır.Ne güzel bunları yaşayabilen tüm insanlara.Dostluk, arkadaşlık,komşuluk,bunlar önemlidir kaybolmamalıdırDeğerleri kesinlikle bilinmelidir,yoksa bir bakmışız ki ne arkadaşımız kalmış ne komşu nede dostumuz.bir laf vardır armudun sapı üzümün çöpü bunlara takılmadan şu üç günlük dünyamızı tamamlayabilsek ne mutlu hepimize.Tüm güzel değerlerin bizleri içinde barındırdığı günler, bizlerle olsun ve hayatımızdaki küçük şeylerin, değerinin hep farkında yaşayalım...

15 Mayıs 2012 Salı

Beni affet...

Başlığı okudunuz ve acaba bu deli kimden af diliyor ki diye merakla tıkladınız bloğuma,ama heveslenmeyin bu başlık saçma sapan bir ankara dizisinin isminden ibaret:).Neden saçma sapan diyosun diyorsunuz,madem izliyosun o zaman neden saçma buluyosun dediğinizi duyar gibiyim.
Aslında biz insanlarda hadi genelleme yapmıyayımda çoğunda diyelim,başkasında görüpte ayıpladığımız kınadığımız ne varsa anlaşılmaz bir biçimde aynı hatayı bizlerde yapıyoruz(zaten bir söz var kişi kınadığını yaşamadan yani aynısını yapmadan ölmezmiş diye)hah aynen bende o durumda oldum:)öyle çok dizi manyağı birisi değilim bi ara çok fazla takip ederdim şimdilerde tek favori dizim L&M(leyla ile mecnun)dram dizilerini pek izlemek istemiyorum kuzey güney hariç.Gelelim beni affet dizisini nasıl izlediğime valla günlük arkası yarın dizileri bilirsiniz birazcık amatörce olur,ama genede ne akla hizmetse izleriz beynimizin uyuşturucusu azmış gibi ısrarla devam ederiz.Bende anlamıyorum neden izlediğimi sanırım çok kınadım bu tarz dizileri izliyenleri:))Özelliklede babaneciğim yanlız olmasından da kaynaklı tv deki 99385475346523490 dizinin hepsinide tekrarlarıda olmak üzere takip ediyor.Onu dizi izlerken seyretmek beni çok eğlendiriyor,yeri gelmişken babanemi çok severim ,ayrı bir yeri vardır bende.İlk torunuyum bana çok düşkün, bende ona kulakların çınlasın emi babanem:)öpüyom onu 70lik sultanım benim...
Evet konumuza döneyim hemen Beni affet;aman allahım ne kadar entrika, dümen, istiras,sadakatsizlik bla bla bla :)varsa bu dizi de mevcud.Klasik yeşilçamdan uyarlamalar ,zengin adam fakir kız,zengin ama gururlu zenginliği elinin tersiyle itmiş genç,şu ana kadar hastalık yaşandı,hapis olayıda şöle ucundan oldu olmaması gerekenler aşık oldular bknz:evli adama bekar hizmetçi kız:)falan filan...
Şöle bir bakıyorumda bunları bi hevesle takip ediyor ve bu dizide yaşanan olaylar hakkında saatlerce konuşabiliyoruz.Hatta sevgili, hamaratkedi ile zaman zaman kendimizden tiksindiğimizi bile konuşuruz böle saçma şeyleri izleyipte pirim veriyoruz diye,ama ne yaparsınki zaman değişmiş eskiden annelerimiz nasılda yalan rüzgari felan seyrederlermiş şimdi onların yerini bizler alıyoruz.Ya o kadan diziyi kötüledim olmaz olamaz bide kualaklarına gider yapımcılarının mazallah mahkemeyle felan uğraşırım:)accık öveyim barim.
Ya öle bir diziki ayrılamıyon her gün saat 17 de star tv açık oluyo bizde çocuklar çizgi flim diye haykırsalar bile pişttt benim dizim başladı uleyn diyerek savuşturuyorum o kadan kalite bir dizi,izlemessem çok şey kaçırmış olurum.E daha ne duruyosunuz hemen internetten izlemeye başlayın ve beni affet diyiverin:)))

12 Mayıs 2012 Cumartesi

Bu gün benim doğum günüm

Sabahın kör vaktinde kalkmış,pc açmış parmaklarıma sağlık dedirtecek cinsten bir post olmasını dileyerek,bişiler karalama vaktidir...
Bundan tam 32 sene önce(tamda sayılmaz aslında 31 mi desem sonuçta 32 ye yeni giriyorum):))
Anneciğimi rahatsız ederek bende varım bu hayatta demişim.Ahh eski doktorlar ne acımasızmış anam iki kez hastahaneye gitmiş daha var demişler eve yollamışlar.Ben bu dururmuyum hiç rahat.,tepinmişte durmuşum şu çivisi çıkmış dünyaya gelmek için.O yıllarda kayınvalidenin yanında ikamet etmek moda yada mecburen öle bişi işte.Düşünün evdeki telaşı, sevgili babaneciğimin 3 oğlu var ilki benim babacığım ve ilk torun da benim,aksilik ya o gün babacığım da nöbette anneciğim garip zaten gurbette 10 saat var anacığı ile arasında,telefon yok varsa da onlarda yok.Neyse zaman gelmiş tekrar gitmişler hastahaneye zorlu bir süreçten sonra ben açmışım gözlerimi işte,babanem bi sevinmiş bi sevinmiş ki sormayın kız oldu diye,kız evladı yok ama kız torunu olmuş sevinmesinmi garip(galiba benimde kız torunum olursa aynını hissedeceğim malum bende babaneme çekmişim 3 oğlum var:)Hemen atlamış ben yıllardır çok arzuladım kızım olmadı o yüzden torumunun adını ARZU koydum demiş.İtiraz felan yok yıllarda düşünülmezmiş bile he demişler elleri mahkum,ha annem hep düşünürmüş ismimi İrem koymayı,amann anneciğim iyikide koymamışsın:)İşte benim dünyaya geliş maceram bu şekildeymiş duyduklarım bunlar vallaha dahası varsa bilemem anacım:)...
Zaman hızlı akıyor şimdi bakıyorum da benimde doğum maceralarım var.Hemde 3 farklı heyecan,3 farklı hikaye unutmak mümkün değil unutmayayım da zaten.Ne dersiniz dostlar,arkadaşlar iyi ki doğmuşum mu yoksa hiç doğmasamıydım?
Bu sene iki kutlama aynı zamana denk düştü.Anne olduğum için anneler günü ve doğum günüm.Bilmiyorum eşim ve çocuklarım nasıl bir kutlama hazırladılar, eğer ki olursa bir süprizleri, bi ara bahsederim neler yaptıklarından.Bu arada tüm tüm annelerin günü kutlu olsun...


11 Mayıs 2012 Cuma

Ne yazsam acaba postu?

İki gündür yoğunluktan bloğuma giremedim.Güzel, tatlı telaş ve yoğunluklar bunlar diyerek konuyu savuşturuyorum.Valla ne yazsam konu ne olsa bilemedim öylesine başladım ordan, burdan, şurdan yazmaya karar verdim.Nerelere gittim, neler gördüm neler yaşadım bu iki günde ohooo diyim meraklandırayım sizleri:)Boğaz turu, emirganda piknik.(bu gezimle alakalı ayrı bir post yazıcağım, detaylı bir şekilde)malum çocuklu olunca telaş ve yoğunluk hiç bitmiyor.Dün çok üzgün ve mutsuz bir ruh halindeydim akşama kadar ağladım, zırladım birazda rahatsızdım yatakta yattım durdum.Yemek yapıp, tekrar yatağa hopp giderek dünü kapadım.Eskilerin bir lafı vardır, uyku uykunun mayası diye o hesap bende mayalandım durdum.geldik bu güne iş güç birikti ev toplanacak,hazırlık yapılıp 3 numaranın kreşe gidilecek. Annelerin günü kutlanacakmış e gidip kutluyalım bari,ne yapacağıma halen karar vermiş değilim, bakınıp duruyorum.Karar verdimmi bitirdim demektir, ama karar aşaması önemlidir farklı tatlar yapmayı seviyorum,mutfağı seviyorum.Yemek pişirmek benim için tam bir terapi gibi ee yemesini de az sevsem daha bir iyi olacaktı ama ne yapayım,hayatı diyetle geçenler arasında bilmem kaçıncı sıradayım:)(bu konuyu yazmam için yoğun bir ısrar vardır hissedebiliyorum)sabırlı olun sayın balıketligiller bu konuyada değineceğim:)Bu gün de hava kapalı ve sıkıcı. Böyle havaları sevmiyorum.Sonbaharda severim ama yaza yakın olduğumuz şu günlerde güneş benim içimdeki sıkıntıları yok saymama neden oluyor o yüzden güneş göster yüzünüüüüü..
Şimdi artık pc nin karşısından kalkma vaktim geldiğini düşünüyorum ama hiç kalkasımın olmadığının farkına varıyorum,amann sende yetiştirisin Arzu diyen iç sesime mi kulak versem yoksa kalk sıkışacaksın, daha evin içi çarşamba pazarı, topla diyen mantıklı iç sesimemi kulak versem?valla bilemedim kura çekicem galiba...
Neyse iş beklemez diyerek herkezin cumasını da tebrik ederek huzurlarınızdan ayrılıyorum(kendinize iyi davranın lazımsınız bana):))

8 Mayıs 2012 Salı

Beyaz pastel boya gibi gereksiz insanlar

Başlık alıntıdır ilk önce bunu belirtmek isterim.Bu başlığın altına sığdıramayacağım kadar çok gereksiz insan tipleri var.Sinir bozucu bir post olsun istemem ama ruh halim ısrarla bu postu yazmam gerektiğini söylüyor.Bir zamanlar,güzel bir ülkenin güzel bir köyünde,mutlu mesut yaşayan bir kızcağız varmış.Aslında bu kızcağız mutlu olmak için tüm olumsuzlukları kendinden uzat tutmaya çalışırmış,o yüzden mutlu mesutmuş.Gün gelmiş bu kızcağız ellere karışmış(yuva kurmuş).O zaman öğrenmiş, bazen olumsuzlukları uzak tutmaya çalışsa da yinede belanın kendisi bulduğunu.Böyle bir hikayeyi uzatabilmek ne kadar kolay gelir insanlara, bazılarımız kızın yuva kurmadan önceki hayatınadan başlayabilir,bazılarımızda yuva kurduktan sonrası ile alakalı yazar veya düşünür.Pek azımızın aklına gelir bu kızın çocukken yaşadığı mutluluğu yazmak,illa ki olumsuz olanı yazmayı severiz.Heyhatt malesef hayat insanın karşısına böyle gereksiz insanlar çıkırtınca,olumlu konuşmak, yazmak, okumak o anki ruh halimizle,malesefki çok zor geliyor.Bu benim, şu anki ruh halim için o kadar geçerli ki,hani düşünmek istemezsiniz, kovarsınız o kötü düşünceleri beyninizden,amma ve lakin ayakkabıları öyle kirlidirki bu düşüncelerin sizin beyninizde dolaştığı müddetçe,her yer kirlenir.Hatta kir öylesine dolduru ki beyninizden çıkıp kalbinize iner yürek kirlenir,yürek ki çok hassastır kirlenmeye gelemez,kaldıramaz, üzülür ve bu üzüntü onun istemediği şeyleri yapmaya sevk eder.Düşünmemeye çalışsan da bir kere incinmişsindir.Akıllıysan hemen aklına siyaset diye bir kavram geliverir uygulamak veya uygulamamak senin elindedir.Eğer ki, ruhum durulsun, yüreğim temiz kalsın mantığını benimsemişse herşeyi silgi ile siler gibi siliverirsin.Yola devamdır her şeye inat devam.Kim bilir daha kaç beyaz pastel boyalar çıkacaktır karşınına, durmadan beyaz sayfayı boyamaya devam edecektir anlamsızca.Bu tür boyaların tek şansı vardır aslında siyahlaşmış kalplerde işe yararlar tek çizikleri bile iş görür.Ne mutludur kalbi beyaz kalmış insanlara...
Aslında çok karmaşık bir yazı oldu farkındayım .Kendimi çözdüğümde bu yazının açıklamasını yaparım sanırım:))Çok şey bilemeyiz,ennetlektüel görünmeye çalışıp kendini öyle lanse etmek, başkalarını eziklemek,kimseyi beğenmemek,bencilliğin alasını yapmak,seviyor görünüp işine gelirse değer vermek,yüzüne gülüp arkadan konuşmak,köprüyü  geçene kadar ayıya dayı demek,iki yüzlü olmak,v.s v.s v.s işte bu tipler uzatılabilir hepsinin ortak noktaları vardır.Bu tipler gereksiz insanlardır ama malesef varlardır.Herkese manik tarafın dipte olmadığı günler diliyorum.(depresyon gibi bişi)..

5 Mayıs 2012 Cumartesi

Bir oda dolusu çocuk

Sevgili takipçilerimden, çocuk sayısı 3 veya daha fazla adette olanlara hitafen:)
Bu gün ve dün,öle yoğundum ki postlarım sekteye uğradı sevgili takipçilerimden özür dilemekle başlıyorum.
İnsanoğlu bi garip evde oturmaktan da şikayet eder yoğun olmaktanda.Kaç gündür sevgili hamaratkedi ile dikiş dikiyoruz,cuma günü yani dün bir yere davetliydik şık olmak istedik.Hay istemez olaydık kolay değil tabii biz deliler 2 günde 4 parça şey dikmeye çalışırsa,(1 ceket,1bluz,1 etek,1 etek daha:)))heryeri ip düğme dikiş makinesi ve kumaş görür olduk.Neysem yani anladınız dün postumu yazamadım malum davetteydik.Nasıl geçtiğine gelirse?plotfomlu ayakkabıların çilesini saymassak güzeldi Aynurum bana içinden pek bi söylenmiştir ama (Aynur a platformlu ayakkabıyı almasında çok ısrar etmiştimde:)NEYSE GELEYİM POST BAŞLIĞIMIN ASIL AÇILIMINAAA...
Çocuk güzeldir,sevilir,bağra basılır,mıncırılır,bebek ise koklanır,arada birde çimdiklenir:))Valla bende 3 erkek çocuk olunca son yazdığım madde bazen fazlacamı kullanıma açık oluyor ne:)şaka bir yana bu gün acayip bunalım yaşadım niye demeyin,bir oda dolusu çocuk misafirim vardı.Yaş aralıkları 7 11 arası idi,düşünün bunlardan 20 adetinin bir arada olduğunu,ve pasta börek meyve suyu yiyip içtiklerini:))
Artık kendilerimi yedi yoksa, halı ve koltuklarmı orası tartışılır.Şaka bir yana onlara ikramlıklarını hazırlarken çok mutlu oldum yediler,içtiler,döktüler,saçtılar,nefessiz kalana dek konuştular,eğlendiler,kavga ettiler.Sonrada gittiler.Peki kimdi bir oda dolusu bu çocuklar:)benim ortanca oğlumun arkadaşlarıydı,hafta sonları böyle bir etkinlik yapıyolar kendi aralarında, ebeveynlerden,de destek olan birileri oluyor ve o ebeveyinlerin gözetimi altında çocuklarımız hem birşeyler öğreniyor,hemde eğlenmiş oluyorlar.Biz annecikler de mamalar hazırlayıp onların eğlencesine bir nebze hoşluk katmaya çalışıyoruz.İşte böyle sevgili çocuk severler bu bir oda dolusu çocuğun zaten %10unu neredeyse benim çocuklarım doldurdu,tek çocukları olanlar alınmayın he sizlere de bir post hazırlarım nasıl olsa,şimdi tüm nufusu kalabalık ailelere Allahtan bol kazanç,bol sakinlik,bol sabırlar diliyorum ve ben artıkın yatağa doğru yol almak istiyorum tabii yüksek müsadelerinizlee:)))

2 Mayıs 2012 Çarşamba

Dostuma...

Sene 1999 Onu ilk mavi kadife elbisesi ile gördüm,içimden geçirdim ne kadar güzel birisi.Pek konuşmadık ne konuşacaktık ki?daha yeni tanışmıştık.Ama sıcak biri sanki dedim,benim gibi geveze olmasa da yüreği sıcak içinin güzelliği yüzüne vurmuş biri diye düşündüm.Ev kalabalıktı benim telaşım kendimeydi,nasıl olsa sakinlik olacak ve ben onu o beni tanıyacaktı.Ona yakın oturacaktım,gidip gelecek kim bilir ne günler yaşayacaktık.Sonraki karşılaşmamız da az da olsa konuşma fırsatı bulduk o sıcacık gülümsemesi ile bana yardımcı olmaya çalışıyordu.Sevinmiştim ne kadar iyi biri dedim ohh üzülmeme gerek yok hem akranım,hemde yakınımda oturuyor,sıkıntı yaşamam güzel günler geçiririz diye düşündüm.İlk kahvaltı soframa o oturdu,ilk kahvemi ona pişirdim,ilk alışverişime onunla çıktım,ilk arkadaş doğum günü nasıl kutlanır on da gördüm,ilk giydiğim kırmızı elbise o na aitti,ilk ev spreyinin kokusunu onun evindeki koku ile sevdim,ilk luna parka onunla gittim,ilk depremi onunla aynı sitede yaşadım,şimdi diyorsunuz ki nasıl bu kadar ilk aklında kaldı?bunlar sadce hatırladığım ilkler daha nicesi var.Birlikte ağladık birlikte güldük,yeri geldi küsüştük,yeri geldi aynı yatağı paylaştık,beraber tatillere gittik,yemek pişirdik,mezdeke açıp oynadık:)balkona salıncak kurup sallandık.O pazar senin bu pazar benim elimizde bebek arabalarını hiçe sayarak dolandık,bol bol sabahladık,dedikodu yaptık,güldük,güldürdük,temizlik yaptık,giyindik,bazen deli doluyduk,bazen hüzün doluyduk,çocuklarımıza baktık param olmadı çıkardı verdi onda olmadı ben çıkardım verdim.Üçün beşin hesabı asla yapılmadı hayata hep olumlu baktık o kadar aynıydık ki sadece ben şişman o zayıftı:)benim kız kardeşim yok o bana kız kardeş oldu.Elti elti gemisi yürümez derler,sözüne inat o gemi o liman senin bu liman benim hep dolanır durur oldu(halen de yoluna devam ediyor)MAŞALLAH.Gün geldi ayrılık çanları çaldı dostum çöl rüzgarında kum misali başka bir memlekete savruldu.Allah tan tatiller vardı.Dostumdan ayrılmak çok koydu bana alışamadım halende alışamıyorum,bir gün gelecek inşallah yine kavuşucağız ama bu dünya da ama başka bir dünyada.Seni seviyorum canımmmm Handanımmmmmm iyi ki varsın,iyi ki tanıdım seni...





                                                                                                                                                                 
                                                                                                                                                                 
 Bu şiir sana dostum her ne kadar ben yazmasam da....


                                                             

Sevmedik mi yürekten
Aglamadik mi omuz omuza
Dayanmadik mi zorluklara
Paylasmadik mi yalnizliklari
Parça parça...
Bir sana bir bana 
Bölüsmedik mi dostlugu
Bir ekmek gibi...
Inkar edilemez
Silinemez
Yok edilemez
Degil mi
Güzel yüzlüm...
Hatirladikça gülümse
Pembe yalanlarimiza bile
Gülümse hadi
Ama yürekten ama içten gülümse
Ayni dostlugumuz gibi
Saf ve temiz gülümse
Güzel yüzlüm...
Kirdik kirildik zaman zaman
Ama bitmedi bitiremedik
Sakli kalsin ellerin
Gözlerin
O essiz saglam yüregin
Sakla ki hatirla gün geçtikçe
Sevdalarimizi acilarimizi
Paylastigimiz yalnizliklari...
Aglama demistim sana kaç kere
Bak yine dinlemedin beni
Gülümse hadi gülümse 
Güzel yüzlüm...
Ama unutmadan
Ama üzülmeden
Ama üzmeden
Uzat ellerini
Tutarim hala eskisi gibi
Dostça mertçe erkekçe
Yanindayim bilesin
Rüzgarim esti geçiyor
Bak simdi yanindan
Duymadin mi sesimi
Yanaklarindan öperken
Hissetmedin mi...
Ayri ayri mekanlar
Farkli farkli zamanlar
Silemeyecek asla
Seni ve beni
Ve
O güzel yüregini sevgili dostum
Hadi gülümse 
Gülümse 
Ama yürekten ama içten
Sen sana yakisani yap
Sevgili dostum
Hep gülümse
Gülümse
Güzel yüzlüm....


1 Mayıs 2012 Salı

BEN BİR ANNEYİM

Annelik...
Bilmem ki kelimeler yeter mi anneliğin ne olduğunu anlatmaya?
Anne;şefkat denizidir,
Anne;yemek uzmanıdır,
Anne;çocuklarını yol tarafından değil,kaldırım tarafından yürütendir,
Anne;evlatlarını asla ayırmayan,aynı zamanda birbirlerinden koruyan güç abidesidir,
Anne;mutfakta yaşayan,evin tüm fertlerini idare edebilen bir çeşit canlıdır,
Anne;dünyada karşılıksız börek yapabilen tek insandır,
Anne;dizi dizi incidir,lakin gerektiğinde de laf sokmada birincidir,
Anne;ne kadar üzsen de 10 dk sonra seni affeden garip bir memeli türüdür,
Böle garip bişeydir anne olmak.
İlk anne olduğumda henüz 19 yaşıma gireli 1.5 ay olmuştu.daha ben de çocuktum,Allahım nasıl bir histi bu doğum ayrı bir olay,ilk kucağıma aldığımda farklı bi olay benim bir parçamdı içimde özenle büyüttüm, sabırla kucağıma geleceği günü bekledim,vay saçı çıkıyo dediler mide ekşimeme,kaburgalarım batınca annesi yeri daraldı ayaklarını sokuşturuyo dediler,karnım dünya haritası gibi olunca iç karnım meğerse darmış,16 kilo alaınca bir filden farksızmışım,güzelleşmişim, hamilelik bana yaramış oğlan olucakmış,ye ekşiyi doğur Ayşeyi,ye tatlıyı doğur atlıyıymış,6. ayda gelen sancılar yalancı doğum sancılarıymış geçermiş,mide bulantısı 4. ayda bitermiş ki ben doğuma girmeden de boşaltmıştım midemi,öyle olurmuş, böle hissedermişle 9 ay bitermiş ve bir bakarmışsın yavrun, o mis kokulun kucağında.Annemiyim ben şimdi demene gerek yoktur. Kucağına aldığın anda başlar o kutsal duygun.Sanki yıllardır çocuk tutmuşsun altını temizlemişsin yıkamışsın o kadar kolay geliverir insana.Şükürler olsun bu duyguyu 3 kez yaşadım,allahım evladı olmayanlara hayırlı evlat nasip etsin,olanlarada yetiştirme kolaylığı versin.ANNEM SENİ SEVİYORUM BENİ SABIRLA BÜYÜTTÜĞÜN İÇİN ÇOKKK TEŞEKKÜR EDİYORUM...

30 Nisan 2012 Pazartesi

KIRILAN TOPUKLAR,HOŞGELDİN YENİ AYAKKABILAR

Selam cicişlerr,

Baharın tüm güzelliklerini saçmaya çalıştığı, (niye saçmaya çalıştığı dedim? Burası istanbulun en rüzgarlı ve yazın en son uğradığı bir yerdir. Bkz:Beylikdüzü) bir günden, bendeniz yeni bir pazartesi diyetine start vermiş olarak, sabah kahvaltıdan sonra arkadaşımla beraber diyetimin öğlen menüsü olan sokak simidi ile ayran yemek için en yakın simit sarayında soluğu aldık. Ben yemeğe gidiyorum psikolojisi ile giyinip, ayağıma da gizli platfomlu topukluları geçirip, tık tık yürürken herşey yolundaydı.Taa ki simit ve ayranımızı yiyip içtikten sonra azcıkta dolaşalım kararına varıp soluğu her zaman olduğu gibi ayakkabıcıda aldık. Malum meşhuuuur bir ayakkabıcı olup(ismi markanın (f) ile başlıyo tahmin ettiniz:) dolaşmaya başladık. Ben bir pabuç beğendim almaya karar verdim arkadaşımında onayından sonra kasada aldım soluğu işte tamda burada olay patladı:)Arkadaşım "ayyyy canım topuğun açılmış" dedi, yapma ya bakayım derken topuk tık dedi kırıldı. Gülsem mi ağlasam mı bilemedim:)):((?
Sonuçta elimde taptaze alınmış dumanı burnunda tüten bi ayakkabı poşeti tutuyordum. Hemennncecik kutusundan çıkarıp, ayağıma geçirdim. Lay lay lomla evimizin yolunu tuttuk:)

Ayy valla bu gün benim çocuk ruhum birazcık ön plana mı çıktı nedir? E artıkın yorumlamak size kalmışşşş. Dışarıda foto çekmek aklıma gelmedi ama eve gelince hem kırılan topuk ayakkabım,hem de yeni ayakkabımı sizler için fotoladım..


Daha iyileriii daha güzelleriii sizlerin olsun diyorumm. Sağlıkla heppppppppp mutlu kalınnn.
                                 















28 Nisan 2012 Cumartesi

HOŞ GELDİN KIZARTMALI GÜNLER

Herkezden naberrrrrrrrr??
Bu bir, animasyon film repliği ile postuma başlamak istiyorum.(Köfte Yağmuru) adlı bu animasyon çizgi filimi tüm çocuklara ve çocuk kalmayı başarmışların izlemesini tavsiye ederim.Neysem ben döneyim günün anlam ve önemine binayen yapacağım post çalışmama:))
Başlıktanda anladığınız üzere bu gün kızartmalı günlere(aslında yaza merhaba deseydim)merhaba demek istedim.Malum yaz yakın baharda tüm güzelliklerini sunarken, sebzelerinde az hormonlu haline geçmiş olduğunu, pek inanmasam da düşündüğüm şu günlerde,bol yoğurtlu,karışık kızartmam ile karşınızdayım.Dün ve bu gün keyfimin olmaması, evimin karışmış, beni temizle diye bas bas bağırıyor olması, çocuklar da annemiz nasıl olsa yatıyoo, boşverr dağılsın gitsin psikolojisi, evde yemek pişmemiş mi? acaba sorusu ile evin babasının eve dönüşü.Tüm bunlarla 2 gün geçirdim,şükür bu öğlen kendime geldim, ve hadii Arzuu kalk ve işe giriş komutu ile beynime sinyaller yolladım,sonuçta evrene ve airtiese(kablosuz ağ) inanan biriyim.Sinyalleri beynim çabuk almış olcak ki Jetgiller gibi bir hale bürünüp, hızla tüm evi gıcır gıcır yapıp, üstüne de kızartmamı yaptım ohh sefam olsun dedim.son tava kızarırken eşim geldi, Hafta sonları akşam evde 3 numara oğlumla yalnız kalıyoruz,tüm geride kalanların sohbetleri var.Ve zavallı patatesler kendi kendine kızardılar eşimin sohbet uzakta olduğu için canım kızartmamdan yiyemedi malesef,kısmet değilmiş deyip, bir başla yaz akşamına hevesini saklayarak, sohbetin yolunu tuttu.


Çok fazla yemek muhabbeti oldu azcık konuyu değiştirip,direk ütüye dalmak istiyorum.Evet cicişlerim,biz baaayanların en nefret ettikleri ev işlerinden biridir ütü yapmak,hatta ilerki günlerde bloğumda bi anket yapmak istiyorum en nefret ettiğiniz ve en sevdiğiniz ev işleri diye.Sonuçları tahmin etmek aslında çok da zor olmasa gerek:)Valla evde 4 erkek olup da tek bayan ben olunca düşünün yaptığım ütüyü.Allahtan öle her önüne geleni ütülüyen cinsden bi ev hanımı değilimdir,aklıma çok sevgili eltim geldi.Aramızda 2 yaş var benden 1 sene önce evlenmişti, bir gün ütü yaparken yanındaydım kış ayıydı ütü sepetinde çorap ve patik görünce gözlerim fal taşı gibi açıpp haykırmıştım aman Allahımm!!
o da hiç istifini bozmadan devam etmişti,e tabi yün patikler ütülenirse ne olur sonucu tahmin edin:)çok gülmüştük.(yeri gelmişken Ankara da oturur kendisi çok seviyorum onu iyi ki hayatım da onun gibi birini tanıdım.) E bu kadar laf yeter diye düşünüyorum bir kızartmalı günlerde daha buluşmak dileği ile hoşçakalın.(aman fazla kaçırmayın kızartmayı sonra kilocuklarla uğraşırsınız ben gibi.Bu konuyu da işliyeceğim meraklanmayın:))))

27 Nisan 2012 Cuma

UÇAK&DENİZALTI

Bu da ne şimdi? dediğinizi duyar gibiyim.Ne oldu da bu taşıt isimlerini, başlığında kullandın 
diyeniniz çok olacaktır.Aslında bu taşıtlar tamda benim ruh halimi yansıtan araçlardır.Hastalık demek istemesem de malesef ben bipolar bozukluk hastasıyım.Bu günkü postumda azcık bu konuya değinmek istiyorum.Sıkıcı olmadan yazmayı deneyeceğim,cicişlerim bu manik depresif rahatsızlığı(bipolar bozukluk):

Her insan, yaşamını devam ettirdiği sürece zaman zaman dalgalanmalar, iniş ve çıkışlar yaşar. Bu durum oldukça normal olmakla beraber insanın doğasında bulunur. Ancak bipolar bozukluk daha farklıdır. Kişi bazı zanlar kendi en dipte, üzüntü, elem, keder içinde bulur. Bunlar inişlerdir ve normal inişlerden oldukça farklıdır. Kimi zaman da sevinç, coşkunluk, taşkınlık durumları söz konusu olabilir. Burada önemli nokta; bu iniş ve çıkışların uç noktalarda olup, bireyin aile, sosyal ve iş yaşantısını bir başka deyişle işlevselliğinizi sekteye uğratmasıdır. Bipolar bozukluk, eski adıyla manik-depresif hastalık olarak da bilinir. Hastalığın odağında yaşamı etkileyen duygular, düşünceler ve davranışlar vardır. Bu hastalık, beynimizdeki kimyasal fonksiyonların bozulmasıyla ilişkilidir. Bipolar rahatsızlığın belirtilerini ayırt etmek zordur. Ortalama başlama yaşı 20’li yaşlardır. İlk atak erkeklerde genelde mani, kadınlarda depresyondur.  Manik dönemden depresyona geçişler zaman zaman ani olabilir. Aynı şekilde mani ya da depresyon olmayan dönemlerde kişi, stresörlerle birlikte maniye ya da depresyona girebilir.
 Tıp dilinde benim bu rahatsızlığımı bu şekilde özetliyorlar.kullandığım bir sürü saçma sapan ilaçlar var,kullansan da kullanmasan da eğer ki ataktaysan kendini kötü veya aşırı iyi hissediyorsun(yok mu kardeşim bunun bir orta yolu,İŞTE TAMDA BU ORTA YOLDA OLANLARA BİZLER,( YANİ MANİK DEPRESİFLER) DİYORUZ Kİ NORMAL İNSANLAR:)))).Sevgili cicişlerim bi örnekleme yapacak olursam bu yazıyı yazmaya başladığımda çok çökkün ve bitmiş tükenmişleri oynuyodum.Yazımın orta bölümüne geldiğimde ara verdim,yeniden başladığımda ise kendimi rahatlamış enerjik ve pozitif hissetmeye başladım bu öle normalde yaşadığımız ani duygu değişimlerine benzemiyor, bu gün içindeki dalgalanmalara,karma epiyoz deniliyo.Bla bla bla bi sürü tıbbi terim ben yazarken sıkıldım siz okurken buraları atlarsınız:)
Konuyu değiştirip eğlenceli şeyler yazmak isterdim, ama bu günkü ruh halimle sıkıcı bir duyguyla hitap şeklimi okudunuz.Günümü özetlersem uykudan uyanış,migros a yemek yemeye gidiş,eve geliş tekrar uyuyuş,uykudan uyanış postuma başlayış,yemek arası veriş(akşam yemeği)ve tekrar posta devam ediş.
Bu arada bloğuma uğrayıpta yorum yazmayanlara sitemlerimi yolluyorum accıkta olsa bi yorum konduruverinde sevensin şu manik bacınız...
                                                      Arzu Kuzucan

26 Nisan 2012 Perşembe

Gün Dedikodusu! :)

Hahaytttttt...

Bu da ne şimdi demeyin cicişlerim, işlerim yolunda olunca genelde verdiğim iç sesimden gelen bi tepkimedir. Ya aslına bakarsanız işlerin yolunda gitmesi anti parantez açılıp sayfalarca doldurulacak bir yazı ile anlatılır ve bitirilemez. Mesela bazı insan vardır, o gün bi yemek pişirse bile işleri onun için yolundadır, bazısı da vardır ki, herşey dört beşlik olur ama gene de onun için işleri asla ama asla yolunda değildir. Bunu neden yazdım biliyo musunuz, çevremde öle tipler var ki onlarla görüştüğüm zaman tüm enerjimi alıyorlar. Şöyle bi hayatlarına bakıyorum, hiç bi eksikleri yok ama bi tripteler bi sızlanma halindeler bi kasıntılı dolaşıyolar ki sanırsınız dünya onların etrafında dönüyor  ve hep dertler, tasalar onlarla. Asla öle tiplerin başına gelenler, sizlerin başına gelmez.Hayatın tüm marjinallikleri kendi bünyelerinde toplanmıştır, kusursuzdurlar, sadece çevrelerindeki tüm insanlar problemlidir, doyum kelimesi onların kulaklarının duyduğu bi kelime değildir.Ağızlarından çıkan sözlerin kulakları yanlış duymasıdır(bu replik az bi farkla Leyla ile Mecnun dizisindeki İsmail abiye aittir izliyenler iyi bilir) İşte lafı lastik gibi uzattım ama bağlıyorum,bu tür insanlardan kurtulmanın yolları, ya da nasıl yorulmadan,üzülmeden idare ederim sorusunu arıyorum. Bulan olursa bana da haber versin...

Evettttttt.. Gelelim gün nasıl geçti sorusuna? Şimdi efem ben deli gibin 1 gün önceden gecenin saat 3'üne kadar uyumayıp gezmeye gitme, saç boyama da dahil olunca sabah malum, çocukları okula yolladıktan sona hopp yatağa attım kendimi. Saat 11'de kalkış, mutfağa dalış, kalan hazırlıkları bitiriş, evi şöle bi toplayış(yataklar yetiyo valla 4 yatak düzenleme)Sonasında imdadıma sevgili kız kardeşim hamarat kedi (Aslında kardeşimin eşi olur yani gelin ama ben gelin demek istemiyorum)yetişiş. E oldu olacak mamalarımı da özet geçeyim bide üstüne foto kondurim:)
             
Mercimek köftesi (bol naneli,dereotlu yeşil soğanlı)


             

Patatesli rulo börek (bol tereyağlı kaşar peynirli)


             

Peynirli tuzlu müflinler (bol dereotlu)


             

Alman pastası (tek porsiyonluk çilekli. Çok sevdiğim bi ablamın tarifinden)


             



Portakal jöleli cheesecake (yalancı çiiiz kek)  tarifi burada





Valla beğendiler,parmaklarına bi baktım hepsi de yok(abarttım biliyorum)...
Genel itibari ile güzel ve yoğun bi gündü. Akşama da kardeşim geldi oturduk sevgili Hamarat kedi ile günün gelişmelerini yorumladık(valla dedikodu yaptıysak ayakkabımızın topuğu kırılsın:))) işte böle cicişlerim. Ha bu arada bu yaptığım mamaların (dahası da var) hepsini sipariş üzere siz sevgili takipçilerim veya okuyucularıma sunmaktan onur duyarım:)

24 Nisan 2012 Salı

Yağmurlu havada cam silme içgüdüm

Selam cicişlerim pekbi klişe sesleniş oldu ama sizlere böyle hitap etmek isterim izniniz olursa.Evet biz accık deli baayanların arada saçmalamaları sıkca görülür helede misafiri gelecekse çekilmez bi hal alırlar,öyleki evde tam bi savaş sirenini çalmış bir elinde süpürge bir elinde toz bezi ordan oraya koşturup dururken,bir yandanda beyinlerinden şu düşünceler sıkça geçer:ya şurayıda sileyim tozlu kalması neme gerek girerler felan amann ne pismiş demesinler:)bu serzeniz tarzındaki düşünce yumakları aslında kişinin titizlik anlayışına göre çokça farklılık gösterir,mesela aşırı titiz grup 27 gün önceden tüm evi kaldırıp herşeyi yıkamayla başlarlarki evde tam bir ay boyunca savaş sireni bangır bangır öter.normal titiz gurup için bir hafta önceden başlarki bu kişilerin ev halkı aşırı titizlere göre daha şanslıdır,Bide ben gibi relax titizler vardırki ben bu kelimeyi kendime yakıştıramadım(titiz)bir gün önceden başlar savaş sireni iki yada en fazla dört saatlik bi zaman dilimini kapsar,sonra normal hayata dönüş ve çocuklar, evin beyinin sırıtarak yemek ne yaptın sorusu ile yeni bir sinir harbine dalış bla bla bla diye devam eder...
                   Bu gün tamda ben bunları yaşadım,nedenmi? çünkü yarın günüm var.Ben yağmura inat ki yağmadı şükür camlarımı silsemmi silmesemmi? sorusunu kendime fazlaca soracağıma sildim kurtuldum:).Bazen kendime kızasım geliyo ama çabuk geçiyo o kadar işimin arasına neden reçel yapmayıda,çamaşır yıkamak ve alışverişi sıkıştırıyorumki diye sorarım desemde inanmayın ben buyum işte Arzu böle biri sever tüm işleri aynı anda yapıp bitirmeyi sonada tembellik yapmayı:).Bide unuttuğum davet aklıma geldi son anda bir sene olmuş apartmana taşınalı komşumuz bu akşam için bizi akşam oturmasına davet etmişlerdi,işim başımdan aşkın olduğu yetmezmiş gibi çoluk çocuk hazırlayıp misafirliğide becerdim şükür.Ve şu anda kafamda boya dakikamın dolmasını bekliyerek bloğuma yazımı hazırlıyorum.Evet reçelimi hazırladım bi güzel şekere yatırdım,böreğim sarılıp dipfirize atıldı,tatlım buzdolabına soğumaya bırakıldı eee saçlarda boyandı evde temizlendi misafirliğe bilem gidildi daha ne olsun demi cicişlerim,sabah kalkabilirsem misafirlerimi ağırlarım artıkın hehhehe:).

Yarınki yazımda inşallah yaptığım mamaları, gününmdeki dedikoduları paylaşcam bekleyin anacım...
                                                                                                                         Arzu Kuzucan

23 Nisan 2012 Pazartesi

İlk yazıya döktüklerim...

Direkt başlıyorum. İlk teşekkürü borç bildiğim sevgili hamarat kediye yardımlarından dolayı sonsuz şükran(blogger açmamda çok yardımı oldu). Evetttt gelelim bana. Blog ismimden de anlaşıldığı üzere ben manik depresif hastası biriyim, bu hayatımın ufak bi ayrıntısı gibi görünsede aslında onunla pek bi iç içeyim. Hastalığımın getiri ve götürülerinden sonraları çok bahsedeceğim ilk etapta sizleri boğmak ve sıkmak istemem.